Türk ceza kanunu içerisine tanımlı birçok suç mevcuttur ve madde olarak Türk Ceza Kanunda suçların nitelikleri ve eylemlerin durumlarına göre verilecek ceza miktarları belirlenmiş durumdadır.
Ceza davalarında görülen davalar içerisinde en sık karşılaşılan eylemlerin başında hakaret ve şantaj suçları geliyor ve hakaret suçu sözlü ve eylemsel olarak değerlendirildiğinden bu eyleme karşı hak mağduriyeti dayanağını Anayasa ve uluslararası hukuksal anlaşmalardan doğuyor.
Anayasa ve uluslararası hukuksal anlaşmalarda kişilerin kişilik haklarına, onuruna ve haysiyetine sözlü ya da eylemsel müdahalelerin bulunmasının suç olarak nitelendirildiği biliniyor.
Bu vesile ile sözlü ya da eylemsel olarak hakaret eylemi içerisinde bulunan kişiler anayasa ve uluslararası hukuksal anlaşmaların belirlediği esaslara göre Türk Ceza kanunu kapsamında ceza alabiliyorlar.
Tehdit, Hakaret ve Şantaj Suçlarının Nitelikleri
Kişisel haklara saldırı olarak nitelendirilen hakaret suçuna istinaden açılan davalar asliye ceza mahkemelerinde görülüyor.
Hakaret suçunun yanında daha ağır suçlar söz konusu ile bu davalar ağır ceza mahkemelerince değerlendirilen davalar olarak dikkat çekiyor.
Hakaret suçunun niteliği göz önünde bulundurularak, oluşan şartlar, eylemin herhangi bir araç ile yapılması gibi durumlar göz önünde bulundurularak farklı ceza miktarları belirleniyor.
Hakaret davalarında ele alınan önemli konuların başında mağdur kişinin bu eylemlerden ne derece etkilendiği konusudur ve bu durum mağdur kişinin haklı olması durumunda maddi ve manevi tazminat almasının yolunu da açabiliyor.
Hakaret suçunun yanı sıra tehdit suçu da Türk Ceza Kanunu içerisinde bulunan önemli ceza usullerinden birisidir ve tehdit suçu genel tanımı itibari ile bir kişinin istediği bir şeyin gerçekleşmesi için karşısındaki kişiyi korkutmak amacı ile baskı altına alması durumudur.
Baskı ve zorla bir işin yaptırılması olarak nitelendirilen tehdit suçu eylemin şiddeti ve durumuna göre farklı ceza miktarları ile değerlendiriliyor.
Yine suçun işleniş biçimi, şiddeti ve suçun tetiklediği başka bir suç ya da suçların da işlenmesi durumunda bu davalar ağır ceza mahkemelerinde, sadece tehdit suçunun işlenmesi durumunda ise asliye ceza mahkemelerince değerlendirilen davalar olarak ön plana çıkıyor.
Hakaret ve Tehdit Suçundan Doğan Davaların İşleyişi
Ceza mahkemelerinde görülen ve Tehdit, Hakaret ve Şantaj Suçlarından Doğan Davalar ağır ceza ya da asliye ceza mahkemelerinde değerlendirilen davalardır.
Öncelikle hakaret ya da şantaj eylemine mağdur olan kişinin suç duyurusu ile başlayan süreç savcılık araştırması neticesinde iddianame hazırlanarak dava sürecine geçiliyor.
Hakaret ve tehdit suçu için somut bir delil olması durumunda bu durumun adli makamlara bildirilmesi gerekiyor.
Bu durum adli kontrol ve denetleme sürecini kısaltması açısından oldukça önemlidir, ancak somut delil ve belge yok ise mevcut olan tanıkların da adli makamlara bildirilmesi de etkili bir netice olarak ortaya çıkıyor.
Herhangi bir delil ve tanık yok ise dava süreci öncesinde soruşturma savcılığı gerekli tahkikatları yaparak iddianame için hazırlık yapar ve dava sürecinin başlaması sağlanır.
Tehdit, Hakaret ve Şantaj Suçlarında Tanıkların Önemi
Mahkemeler dava süresine taraflara gerekli tebliğleri yaparak başlarlar ve bu tebliğinin ilki ön duruşma için celp müzekkeresinin tebliğidir.
Tehdit, Hakaret ve Şantaj Suçlarından Doğan Davalar, taraflar mahkemenin belirlediği tarihte mahkeme duruşma salonunda hazır edilir.
Eğer ki tarafların avukat ve müdafileri varsa taraflar duruşma salonuna gitmeden avukatları aracılığı ile dava sürecinin devam etmesini sağlayabilirler.
Ancak bazı durumlarda mahkeme heyeti tarafları avukatları olsa da duruşma salonunda görmek isteyebiliyor.
Bu durum özellikle işlenen suçların insan bedeninin bütünlüğüne zarar verecek şekilde işlenmesi durumlarında sıklıkla görülüyor.
Tehdit, Hakaret ve Şantaj Davalarının Temyiz Süreci
Tehdit, Hakaret ve Şantaj Suçlarından Doğan Davalar için mahkeme gerekli araştırmalarını gerek duruşmalar ve tanık ifadelerine dayanarak yapar ve neticesinde gerekçeli kararı yazılı ve sözlü olarak taraflara duyurur ve tebliğ eder.
Gerekçeli karar ile birlikte mağdurun haklı olduğuna kanaat getirilmesi durumunda mahkeme sanık hakkında tutuklama kararı da verebilir.
Sanık dava bitmeden davanın güvenli bir şekilde devam etmesi için dava bitimini beklemeden de tutuklama kararı verebiliyor.
Gerekçeli kararın tebliğ edilmesinden sonraki 15 günlük süre içerisinde tarafların bir üst mahkeme olan Yargıtay’a davayı temyiz etme hakları söz konusudur.
15 günlük sürenin geçirilmesi durumunda ise yerel mahkemenin vermiş olduğu karar temyiz edilmeden kesinleşmiş sayılıyor.
Bulunduğunuz bölgeye göre iyi bir ceza avukatı bulmanız önemlidir. Örneğin Adana Ceza Avukatı veya İstanbul ceza avukatı diye aratabilirsiniz.
Sümer Hukuk Bürosu olarak, Adana merkezi konumunda bulunan ofisimizde müvekkillerimize geniş yelpazede hukuki hizmetler sunmaktan gurur duyuyoruz. Adana avukat kadromuz, her biri kendi alanında uzmanlaşmış deneyimli hukukçulardan oluşmaktadır.