Aile içi şiddet konusunda son yıllarda açılan davaların sayısında oldukça fazla artış söz konusu. Özellikle evli çiftler arasında görülen bir takım sorunlar neticesinde istenmeyecek şiddet vakalarına neden olarak davaların farklı boyutlara ulaşmasına neden oluyor. Özellikle kadına şiddet anlamında çıkarılan son yasalar ile birlikte devlet, bu sorunun üzerine giderek aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet davalarının önüne geçilmeye çalışılmıştır.
Aile içi şiddet ve kadına karşı işlenen suçlar toplumsal bir yara olması nedeni ile alınan sert önlemler ile bu sorunun önüne geçilmeye çalışılmıştır. Aile içi şiddet ve kadına şiddet vakalarının büyük bir çoğunluğu adli vaka olarak mahkemelere intikal ediyor. Bu tür davalar hem adli dava hem de boşanmaya esas olan hukuk davaları olarak yerine getiriliyor. Mağdur olan eşin kendisine şiddet uygulayan eşinden şikayetçi olmasa bile son çıkan yasalar ile birlikte bu durumun kamu davasına dönüşmesi nedeni ile mağdur olan eşin şikayetçi olup olmamasına bakılmıyor. Ancak mağdur olan eşin şikayetçi, olarak uğramış olduğu maddi ve manevi zararın karşılanması için taleplerde bulunabiliyor.
Aile İçi Şiddet Davalarına Hangi Mahkemeler Bakar?
Her mahkemenin ayrı bir kolu olmasından dolayı aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet davaları işlenen suçun durumuna göre Asliye Ceza ya da Ağır Ceza Mahkemelerinde görülüyor. Mahkemelerin verebilecekleri en alt ve en üst ceza miktarları değişiklik gösteriyor. Bu nedenle yapılan eylemin durumuna göre hangi mahkeme olacağı kararlaştırılıyor. Adana boşanma avukatı bu tip davaların sonucunda boşanmaya yardım edebilir.
Aile içi şiddet ve kadına yönelik davaların süreci iki şekilde başlıyor. Birincisi mağdur olan eşin şikayeti ile diğer ise mağdur olan eşin şikayetçi olmasa bile yeterli belge ve delil ile birlikte kamu davası olarak açılabiliyor. Mağdur olan eşin şikayeti üzerine öncelikle mağdur olan eş için hastaneye sevk işlemleri yapılarak darp cebir raporu aldırılıyor. Bu raporda alınan şiddetin boyutu, şiddetin sağlık sorununu kısmen ya da devamlı oluşturup oluşturmadığı, şiddet nedeni ile mağdur olan eşte meydana gelen travmaların boyutu gibi durumlar mahkemelerin durumu değerlendirmesi ve karar vermesi açısından oldukça önemlidir.
Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Davalarının Tedbir Kararları
Aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet davalarında şiddete maruz kalmış olan kadınların son durumları, eşin tehditkar durumları, eşin yeniden bir zarar verebileceği eğilimi olmasına mahkeme tarafından kanaat getirildiğinde tedbirden saldırgan eşin evden uzaklaştırması mahkeme kararı ile sabit haline gelebiliyor. Mahkeme aynı zamanda saldırgan eşin akli durumunun yerinde olup olmadığı konusunda uzman en az iki doktorun raporunu değerlendirmek için saldırgan eşi hastaneye sevk edebilir.
Şiddetin boyutu ve dava sürecinde de yeniden işlenme ihtimalinin yüksek olması durumunda mahkeme saldırgan eş için dava süresince tutuklama kararı çıkarabilir. Bu davanın daha sağlıklı yürümesi ve mağdur olan eşin psikolojik baskı altında kalmaması için alınan genel kararlardan birisi olabiliyor. Kadına yönelik suçları kapsayan bu davalarda kadın için alınan darp cebir raporunda kadının mağdur olduğu doktor raporu ile belgelendiğinde Türk Ceza Kanunun ilgili maddelerine istinaden şiddet yanlısı olan taraf için hapis cezası kararı verilebiliyor. Aynı zamanda kadının maddi ve manevi kayıpları için tazminat isteme hakkı da saklı olarak dava kararlarında görülebiliyor.
Kadına Şiddet Davalarında Temyiz ve Uzlaştırma
Kadına şiddet davalarında yerel mahkeme nihai ceza kararını verdikten sonra taraflar için 15 günlük bir üst mahkemeye itiraz yolu açık olarak hak tanınıyor. Bu süreç temyiz süreci olarak biliniyor. 15 günlük sürenin kaçırılması durumunda tarafların yerel mahkemenin kararına itiraz etmediği anlamına geleceği için mahkeme kararının kesinleşmesi sağlanıyor.
Şiddet yanlısı taraf yasal süreci içerisinde yerel mahkeme kararını temyiz etmesi durumunda dava süreci Yargıtaya taşınıyor. Ancak bu durum saldırgan eşin ceza infaz kurumundan tahliye olacağı anlamına gelmiyor. Yargıtayın kesin kararına göre saldırgan eşin cezası ya onanıyor ya da bozuluyor. Aile içi şiddet ve kadına yönelik şiddet davalarında uzlaşma esasları kamu davası olmamak şartı ile uygulanabiliyor. Kamu davası olması durumunda da uzlaşma esaslarından yararlanmak mümkün olmuyor. Son yapılan düzenlemeler ile bu tür suçların cezalarının daha da artırılarak toplumsal yara olan bu şiddet vakalarının önüne geçilmeye çalışılıyor.